AK Parti iktidarının eğitim sistemine getirdiği koşullar öğrencilerin, velilerin,  öğretmenlerin, idarecilerin ve eğitim çalışanlarının heyecanlarını, isteklerini ve ihtiyaçlarını  karşılamaya hazır olamadığını ifade eden Başkan Horzum yaptığı açıklamada; “22 yıllık AKP iktidarında eğitim sistemi bilerek ve isteyerek siyasallaştırılmış, iktidarın ideolojik  hedefleri için araç haline getirilmiştir. Bu süreçte, var olan sorunlar çözülmek yerine, yenileri  eklenmiştir. 22 yılda 9 Milli Eğitim Bakanı değişmiş, Bakanların ortalama ömrü iki buçuk yıl  olmuştur. Her gelen bakan bir önceki sistemi eleştirmiş, yerle bir etmiş ve kendi ortaya attığı fikirleri  apar topar uygulamaya koymuştur. 9 bakan toplamda irili ufaklı 18 sistem değişikliği yapmış, lise  ve üniversite sınavları defalarca değiştirilmiştir. Hiçbir değişiklik etkisini değerlendirmeye yetecek  kadar bile uygulamada kalamamıştır. Çocuklarımızın geleceği AKP’nin ve bakanlarının elinde  oyuncak edilmiştir. 

Bu yıl okul öncesi, 1., 5. ve 9. sınıf öğrencilerimiz ve öğretmenlerimiz bir eğitim programı olmaktan  öte iktidarın çağdışı eğitim manifestosu olma niteliğini taşıyan, Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli ile  döneme başlıyorlar. İhtiyaç analizi ve pilot çalışması yapılmamış, hazırlanma ve onaylanma süreci  katılımcı ve şeffaf yürütülmemiş, kaynakçası, bilimsel dayanakları ve yazarları belli olmayan, tüm  uzmanların karşı çıkmasına rağmen onaylanan bu modele karşı Cumhuriyet Halk Partisi olarak  idari işlemin iptali ve yürütmenin durdurulması talebiyle Danıştayda dava açtık. Öğrencilerimizin  ve öğretmenlerimizin vakti ve emeği AKP’nin siyasi hırsları nedeniyle daha fazla ziyan edilmeden  bir an önce eski programlara dönülmesi için mücadele etmeye devam edeceğiz. 

Öğretmenlerimiz bir yandan AKP iktidarının eğitimde yarattığı tahribatla mücadele etmeye  çalışırken, bir yandan da kendi haklarına yapılan bir saldırıyla karşı karşıyadır. Öğretmenlik  Mesleği Kanunu Teklifi geçtiğimiz dönem meclise sunulmuş, partimizin milletvekillerinin gösterdiği  başarılı muhalefet sonucunda görüşmeler Ekim ayına ertelenmiştir. Teklif öğretmenlik mesleğini  düzenleyecek nitelikte değildir; yalnızca atama bekleyen öğretmenleri elemek için hazırlanmıştır.  Öğretmenlerin hakları tanımlanmamış, diğer eğitim çalışanlarıyla ilgili bir düzenleme yapılmamış,  özel sektörde çalışan öğretmenlere yer verilmemiş, basamaklandırma sistemine çözüm  sunulmamıştır. Amaç öğretmenlik mesleğinin itibarını yükseltmek, öğretmenlerimizin ve eğitim  bileşenlerinin haklarını tanımlamak değil; öğretmenlerin diplomasını çalmaktır.

1

Üstelik bu yıl okullarımız yeni öğretmen ataması yapılmadan açılmıştır; okullarımızda öğretmen  ihtiyacı devam etmektedir. İstatistiklere göre 48.700 öğretmen ihtiyacı bulunuyor. Ancak 2023-2024 eğitim öğretim yılında valiliklerden  alınan bilgiye göre 91 bin norm açığı bulunuyor. Geçtiğimiz yıl ise 85 bin ücretli öğretmen  görevlendirildi. Bu yıl yapılacak olan 20 bin atama ile bu açığın kapatılamayacağı ortadadır. Bu yıl en az 50 bin öğretmen ataması yapılmadığı takdirde öğrenciler öğretmensiz, öğretmenler ise öğrencisiz kalacaktır. Öğretmen açığı yine ücretli öğretmenlik adı verilen emek  sömürü sistemi ile kapatılmaya çalışılacaktır. Oysa AKP iktidarının seçim dönemlerinde vaatler  verdiği KPSS mağdurları, engelli öğretmenler, memur öğretmenler, norm kadro sözü verilen  PDR’ciler, çifte mağduriyet yaşayan depremzede öğretmenler, ek atama sözü verilen öğretmenler  kendilerine verilen sözlerin tutulmasını bekliyor. AKP iktidarı bol keseden vaatler veriyor, ancak  sözünü tutma noktasında hiçbir faaliyet göstermiyor. 

Zorunlu eğitim kapsamında, devlet okullarında örgün eğitim içerisinde 15 miyon 887 bin 296 öğrenci vardır.  MEB'in bütçesi ise 1tirilyon 092 milyar 129 milyon 668bin TL’dir. Okullara her eğitim öğretim yılının başında eğitim  öğretime hazırlık amacı ile öğrenci başına en az bin lira bütçe gönderilmelidir. Öğrenci başına  bin lira gönderildiği takdirde MEB'in bütçesinin sadece 15,88 milyar Tl’si kullanılmış  olacaktır.

MEB bütçesi yıllar içinde giderek erimiş, yalnızca personel bütçesine dönmüştür. 2016 yılından bu  yana MEB bütçesinin merkezi yönetim bütçesi içerisindeki payı giderek azalmıştır. 2016 yılında  MEB’in payı %13,38 iken 2024 yılında bu oran %9,84’e gerilemiştir. Aynı şekilde 2016 yılında  MEB bütçesinin GSYH’ye oranı %2,93’iken 2023 yılında bu oran %2,65’e gerilemiştir. MEB  bütçesinin %81’i personel giderleri için harcanmaktadır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında MEB  bütçesinden eğitim yatırımlarına ayrılan pay % 17,18 iken, 2024 yılı itibariyle bu oran %9,15’e  gerilemiştir. 

Denizli’de Gaziler Günü törenlerle kutlandı Denizli’de Gaziler Günü törenlerle kutlandı

Öte yandan öğretmenler açlığa ve yoksulluğa mahkum edilmiştir. Tüm eğitimciler yoksulluk sınırının  altında ücretlerle çalışmaktadır. 2002 yılında yeni göreve başlayan öğretmen 540 lira olan maaşı  ile 17 çeyrek altın alabilirken, 2024 yılında göreve başlayan öğretmen 41 bin lira olan maşı ile 9  çeyrek altın alabilmektedir. Ayrıca 2002 yılında öğretmenler maaşlarının yüzde 32,4’ü kadar (175  lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği alırken, 2024 yılında maaşlarının yüzde 9,9’u kadar  (4.085 lira) eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği almaktadırlar. Öğretmenler bu ödenekle hangi  ihtiyaçlarını karşılayabilir? Öğretmenin ihtiyaçlarını karşılamayan bir iktidar nitelikli eğitime nasıl  erişebilir? Üstelik eğitim öğretim yılına hazırlık ödeneği sadece öğretmenlere ödenmektedir. Oysa  bu ödenek tüm eğitim çalışanlarına verilmelidir.

22 yıllık AKP iktidarı çocuklarımıza okullarımızda bir öğün yemek verecek bütçeyi dahi  ayırmamıştır. Ülke genelinde okul yemeği tüm öğrenciler için temel bir hak ve talep iken, okul öncesi  eğitimdeki okul yemeği uygulaması yalnızca bir dönem uygulandıktan sonra kaldırılmıştır. Okul  yemeği programlarının eğitime eşit erişim sağlaması, özellikle dezavantajlı çocukların okula  devamlılığını artırması, çocukların sağlığını güçlendirmesi, ailelerin üzerindeki maddi yükü  azaltması gibi bu kadar çok faydası varken, her kademede çocuklarımıza en az bir öğün yemek  verilmesinin önemi ortadayken, Bakanlık sadece okul öncesiyle sınırlı olan programı bile iptal etti.  Çocuklarımıza bir öğün yemek verilemediği gibi, çocukların saatlerini geçirdiği okullarda bir  bardak temiz içme suyuna dahi erişimi yoktur. Çocuklarımız sularını evden getirmekte, bittiği  takdirde ise kantinden parayla su almak durumunda kalmaktadır. Parası olmayan çocuklarımız ise  ya susuz kalmakta ya da musluktan akan suları içmek durumunda kalmaktadır. 

Devlet okullarında örgün eğitim kapsamında 15 milyon 887 bin 296 öğrencimiz bulunmaktadır. Bu  öğrencilerin 1 milyon 165 bini taşımalı eğitim kapsamında, 284 bin 034’ü ise yatılı ve pansiyonlu  okullarda öğle yemeğine erişebilmektedir. Geriye kalan 14 milyon 438 bin 262 öğrencimize ise okullarda  öğle yemeği verilmemektedir. Yatılı ve pansiyonlu okullara öğrenci başına her öğün için yaklaşık  52 lira ödenek gönderilmektedir. Elbette bu tutar yeterli değildir. Ancak bu tutar üzerinden  yaptığımız hesaplamaya göre 14.438.262 öğrencimizin öğle yemeği gideri yıllık 135 milyar 142  milyon yapmaktadır. Bu tutar da MEB bütçesinin yüzde 12,3’üne karşılık gelmektedir. Milli Eğitim  Bakanı artık okul zilinin çocuklarımızın midesinde çaldığını görmelidir. Çocuklarımıza öğle yemeği  vermediğimiz sürece uluslararası PISA, TIMSS gibi sınavlardaki başarımız her geçen yıl düşecektir.  Bu önerimize bütçe yok diye karşı çıkanlar olacaktır. Ancak 2024 yılı için göç yönetimine 21 milyar,  Cumhurbaşkanlığına 5,4 milyar, İletişim Başkanlığına 4,1 milyar bütçe aktarılmıştır.  Devleti yönetenler öncelikle kendi konfor alanlarından fedakarlık yapmalı ve çocuklarımızın hakkı  olan öğle yemeği için bütçe ayarlamalıdır.

Ülkemizin kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu, başöğretmenimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk  Kurtuluş Savaşı esnasında Maarif Kongresini toplayarak eğitimin ne kadar önemli olduğunu  göstermiştir. Bundan 100 yıl önce, savaş günlerinde, koşullar elvermese dahi eğitimin önemine  vurgu yapan Atamızın izinde, biz de eğitim sistemimizi bugünden daha iyiye götürmek, 22 yıllık  iktidarın açtığı yaraları sarmak için canla başla çalışacağız. Çocuğun ve gencin üstün yararını  gözeten, nitelikli, laik, bilimsel, kamusal ve erişilebilir bir eğitim için mücadele etmeye, Cumhuriyet  aydınlanmasından aldığımız ilhamla çalışmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.

Editör: Bülent Öztürk